17 Ekim 2013 Perşembe

This is the end...

Ve sonunda olan oldu ve nişanlandın. Sana mutluluk dilemekten başka şansım yok. Jim morrisson un dediği gibi: this is the end, my only friend, the end...

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Uzun zaman...

En son 21 martta yazmışım.  Uzun zaman olmus di mi. Ama bu gecen zamanda hep özledim seni. Uzaklaşmaya çalıştım senden. Bu gun mesaj yolladın bana "naber arkadaş?" Diye. Heycanlanım bi anda sonra sinirim bozuldu sonra normal konuşmaya çalışım ama içimde hala tenini kokusu ve senin sıcaklığın vardı. Elinin o yumşsk ve buuşuk dokusu... Dudaklarının tatlılığı... Offfff çok özledim. Sonra anladım ki o kadar uzağız ki seninle. Çok yakın ve çok anlaşıyor görünsek de uzağız seninle... Peki bu seni özlememe ve istememe engel mi?

21 Mart 2013 Perşembe

Ne guzel

İste bi toplanti daha... Sol caprazimda oturuyosun simdi. Arada goz goze geliyoruz seninle. Ne guzel guluyosun. O bakistigimiz 0,32 sn surede seni tanidigim ilk gunlerden bu zaman kadar butun anlari yasiyorum. Cok ozledim lan...

Saat...

saat dört yoksun
saat beş, yok
altı, yedi, ertesi gün
daha ertesi
ve belki kimbilir...
(...)
kitap okurum
içinde sen varsın
şarkı dinlerim
içinde sen
oturdum ekmeğimi yerim
karşımda sen oturursun
çalışırım,
karşımda sen
(...)
en güzel deniz,
henüz gidilmemiş olandır
en güzel çocuk
henüz büyümedi
en güzel günlerimiz
henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim
en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür
o şimdi ne yapıyor?
şu anda şimdi, şimdi, şimdi
evde mi, sokakta mı?
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
o şimdi ne yapıyor
şu anda şimdi, şimdi, şimdi
belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
(...)
belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
her kara günümde onu bana
tıpış tıpış getiren sevgili
canımın içi ayaklar
ve ne düşünüyor, beni mi?
yoksa ne bileyim
fasulyenin neden
bir türlü pişmediğini mi?
yahut insanların çoğunun neden böyle
bedbaht olduğunu mu?
o şimdi ne düşünüyor
şu anda şimdi, şimdi
(...)
saat dört yoksun
saat beş, yok
altı, yedi, ertesi gün
daha ertesi
ve belki kimbilir...

5 Mart 2013 Salı

seni...

Seni öpmeyi değil, sana dokunmayı değil, senin kokunu içime çelkmeyi değil, seninle konuşmayı yada güzel vakit geçirmeyi değil, seninle saçmalamayı değil... senin yanından geçerken göz ucuyla sana bakıp senin gülüşünü görmeyi özledim...

unutmaya çalışmak

Unutmaya çalışıyorum. Sürekli kendimi engelliyorum ama başaramıyorum. offf ya çok özledim. Olmuyo böyle benim gitmem gerekiyor sanırım. Yapamıyorum...

6 Şubat 2013 Çarşamba